Ana içeriğe atla

Hitchcock (2012)

Good evening... Sinema tarihinin en önemli ve en çılgın yönetmenlerinden Alfred Hitchcock'ın, seyirciyi dehşete düşüren ilk film olarak bilinen Psycho'sunu yaptığı dönemi anlatan Hitchcock, Sacha Gervasi'nin ilk yönetmenlik deneyimi. Oscarlı oyuncu Anthony Hopkins'in hayat verdiği Hitchcock karakterine filmde çılgın yönetmenin eşi Alma rolünde Helen Mirren, Psycho filminin sarışınları rollerinde Scarlet Johansson ve Jessica Biel, yapımcı Lew Wasserman rolünde ise Michael Stuhlbarg eşlik ediyor.

Aynı yönetmenin kendi filmlerinde olduğu gibi anlatıcı rolünü de üstleniyor Hitchcock karakteri ve Psycho'nun Robert Bloch tarafından yazılan romanını okuyup çekeceği bir sonraki filmin bu kitabın uyarlaması olması gerektiği inadıyla başlıyor. Bilen bilir, Alfred Hitchcock Pscyho'yu okuduğu zaman kitabın tüm kopyalarını toplattırmış ve insanların o öyküyü kendi filmiyle öğrenmelerini istemişti. O zamanlar Paramount Stüdyoları için çalışan yönetmen, Pscyho'nun senaryosu için dostu Joseph Stefano'nun kapısını çalmış fakat yapımcılar filmi finanse etmeyeceklerini söylemiş. Eh, Hitchcock bu. İnadına yenik düşmüş ve filmi kendi imkanlarıyla çekeceğini, Paramount Stüdyoları'ndan ise yalnızca filmin dağıtımcılığını üstlenmelerini istemiş. Bu yıl izlediğimiz Hitchcock uyarlaması da tüm bu olayları olduğu gibi anlatıyor. Hatta o kadar ki sinema tarihinde ilk kez bir sifonun çekilmesi sahnesine sıcak bakmayan yapımcıların ikna edilişini dahi izliyoruz. Müziğin kullanımının seyirci için ne kadar önemli olduğunu ise yerlerinden zıplayan sinema seyircileriyle göstermeyi tercih ediyor Gervasi. O sahneyi oldukça sempatik ve gerçekçi bulduğumu da söylemeden edemeyeceğim.

Yönetmenin 1963 yılında çekeceği The Birds'e yapılan göndermeler olduğunu düşündüğüm filmde durmadan karşımıza çıkan kuş figürleri, seyircinin dikkatini çeken ilk şeylerden biri olacaktır. Hitchcock'ın sarışın aktris hastalığı, boğazına düşkünlüğü, hayat arkadaşına olan bağlılığı gibi detaylar da seyirciye oldukça pür-i pak şekilde yansıtılıyor. Yönetmen Gervasi, filmini çekerken Alfred Hitchcock'ın kendi içinde yaşadıklarını da filmlerine göndermeler yaparak yansıtmayı seçiyor. Dudak hareketlerinden konuşma stiline, espritüel kişiliğinden vücut diline Hitchcock hakkında bilinen pek çok ayrıntı da Anthony Hopkins'in oyunculuğuyla hayat buluyor. Yoğun makyaj altında sergilediği performansı ile benden kocaman bir artı kazanan Oscarlı oyuncu, Hitchcock karakteri için biçilmiş bir kaftan olmuş. Bayan Hitchcock rolüyle karşımıza çıkan Helen Mirren ise benim için Hopkins'in gölgesinde kalmış olsa da sinema çevrelerince daha çok beğenilen bir performans sergiliyor. 

Hakkında uzun uzun yazmaya gerek duyulmaması gereken, seyirlik bir film Hitchcock. Açıkçası ben filmi izlerken geçen senenin The Iron Lady'sine benzettim: Senaryosu itibariyle bir kaygısı ve seyirciye karşı bir iddiası olmayan fakat oyunculuklarıyla göz kamaştıran, dünya tarihinin önemli simgelerinin yaşamlarının önemli bir parçasını beyazperdeye aktaran iki film. Her ikisinin de makyaj konusunda ne kadar başarılı olduğundan bahsetmeye gerek yok sanırım. Beklentilerinizi yüksek tutmazsanız Hitchcock'ı oldukça sevebilirsiniz. Bu onu iyi bir film yapmaz fakat kime ne? Beğeni ayrıdır, iyilik ayrı. Yalnızca bir kez, Yaşam Boyu Başarı Ödülü olmak suretiyle Oscar kazanmış bu büyük yönetmenin, bir kez daha Oscar'a ulaşamayacak hikayesini arkanıza yaslanıp tebessümler eşliğinde izlememek için hiçbir sebebiniz olmamalı. Ona hitch ya da cock diyebilirsiniz!

Puan: 6.5/10

Yorumlar

Sayfanızı yeni keşfettim ve oldukça ilgimi çekti. Sinemaya gönül vermiş biri olduğunuz yazılarınızdan anlaşılıyor. Bundan böyle takipteyim :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Oscar Gecesi Programı

85. Akademi Ödülleri'nde kazananların açıklanacağı ödüllerin veriliş sıralaması sızdı. Spoiler olarak görenler varsa hiç bakmasın derim. Buyrunuz: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu En İyi Kısa Metraj Animasyon En İyi Animasyon En İyi Görüntü Yönetimi En İyi Görsel Efekt En İyi Kostüm Tasarımı En İyi Makyaj & Saç En İyi Kısa Metraj Film En İyi Kısa Metraj Belgesel En İyi Belgesel Yabancı Dilde En İyi Film En İyi Ses Miksajı En İyi Ses Kurgusu En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu En İyi Kurgu En İyi Yapım Tasarımı En İyi Özgün Müzik En İyi Özgün Şarkı En İyi Uyarlama Senaryo En İyi Özgün Senaryo En İyi Yönetmen En İyi Kadın Oyuncu En İyi Erkek Oyuncu En İyi Film

Rise of the Guardians (2012) Efsane Beşli

Dreamworks'ün en beğendiğim işinin (Shrek'i bir kenara koyarsak) How to Train Your Dragon olduğunu her defasında söylemişimdir. Ondan önce ya da sonra Dragon gibi bir atmosferi yakalayamayan animasyon şirketi; Kung Fu Panda, Puss in Boots ve Megamind gibi akıllara zarar işler yaptıktan sonra Rise of the Guardians ile bir kez daha hedef kitlesi olarak çocukları seçerek yanlış kararlara imza atıyor. Uyku perisi (sandman), diş perisi (tooth fairy), Noel Baba ve Paskalya Tavşanı'ndan oluşan dört kişilik bir muhafız ekibinin yüzyıllardır tüm dünyadaki çocukları korku ve kabuslara karşı korumasının ardından ortaya çıkan Karabasan (boogeyman) felaketine karşı bir araya gelmelerini, başa çıkamamaları üzerine de Jack Frost isimli bizim kültürümüzün pek de aşina olmadığı bir mit karakterinin de yardıma koşmasını izliyoruz Efsane Beşli'de (amma uzun oldu bu cümle). Aslında Dreamworks'ün iyi yaptığı bir şey var. Pixar'ın karakterlerinde göremediğimiz ve animasyon f...

Deathly Hallows: Part II

Zümrüdüanka Yoldaşlığı filminden itibaren Harry Potter serisinin yönetmen koltuğuna oturan David Yates, televizyonla adını biraz olsun duyurmuş ve sonrasında Potter ile ünlenmiş bir yönetmen. Kendisinin tek başarısı Primetime Emmy Ödülleri'nde kazandığı bir adaylıktan ibaret. Ta ki Deathly Hallows: Part I'a kadar. Her zaman en iyi Harry Potter filminin Prisoner of Azkaban olduğunu düşünmüşümdür. Usta yönetmen Alfonso Cuaron'un elinden çıkan film, diğer Potter filmlerinden daha farklı bir havaya aitti. Belki de bunun sebebi Voldemort'un yokluğudur, bilinmez, ama seriyi izleyen herkes Azkaban'ın farklı bir tadı olduğundan şüphesizdir.  Azkaban ile yarışacak bir Potter filmi geleceğini hiç düşünmezken birden, hiç beklemediğim bir yönetmen olan Yates'ten, Deathly Hallows'un ilk bölümü geldi. Sanki o zamana kadar çocuk filmi olarak tasarlanan seri birden yetişkin filmi olmuştu. Kitaba en sadık film olarak Potter tarihine geçen Bölüm I, izleyenlerden de oldukça ...