Ana içeriğe atla

BAFTA Kazananları


İngilizlerin Oscar’ı olarak kabul edilen BAFTA Ödülleri sahiplerini buldu. Aday listesindeki bir takım yanlışlıklardan öngörüde bulunmamızı istiyor olmalılardı ki ödül töreninde açıklanan kazananlardan bazılarına anlam veremedik. Oscar’ın da favorisi The Artist’in 7 ödülle süpürdüğü gecede en iyi İngiliz filmi ödülünü Tinker Tailor Soldier Spy kazandı.

Senaryosunun nesinin özgün olduğunu bir türlü anlamadığımız (hadi öykünün olmayan özgünlüğünü geçtim, diyalog bile yok filmde) ve Hugo, Tinker Tailor Soldier Spy, War Horse gibi adayların bulunduğu (üstelik The Tree of Life’ın aday bile gösterilmediği) en iyi görüntü yönetimi ödülünü de kucaklayan The Artist’in bu iki kategorideki haksız zaferini yersiz buluyorum. Yine kostüm tasarımında Hugo, Jane Eyre gibi adaylar dururken ödülün The Artist’e gitmesi tek kelimeyle fiyasko olarak nitelendirilebilir.

Toplamda 21 kategoride yaptığım tahminlerden (buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz) 14’ünü doğru tutturmayı başardım. Yanlış olan 7 kategoriden 6’sında ise “sürpriz yapabilir” dediğim yapım ödülü kucakladı. Zaten kazananlar listesi bir bakıma sürprizlerle dolu. Sadece en iyi ses kategorisindeki tahminlerim tamamen yanlış çıktı kısaca zira Hugo’nun ödülü kucaklayabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti (tercihim Harry Potter’dan, sürpriz seçeneğim ise Tinker Tailor’dan yanaydı).

Gecenin tüm kazananlarına gelirsek:

En İyi Film: The Artist
En İyi İngiliz Filmi: Tinker Tailor Soldier Spy
En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius (The Artist)
En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep (The Iron Lady)
En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin (The Artist)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer (The Help)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer (Beginners)
Yabancı Dilde En İyi Film: The Skin I Live In
En İyi Belgesel: Senna
En İyi Animasyon: Rango
En İyi Özgün Senaryo: The Artist
En İyi Uyarlama Senaryo: Tinker Tailor Soldier Spy
En İyi Sanat Yönetimi: Hugo (Dante Ferretti, Francesca Lo Schiavo)
En İyi Görüntü Yönetimi: The Artist (Guillaume Schiffman)
En İyi Kurgu: Senna (Gregers Sall, Chris King)
En İyi Özgün Müzik: The Artist (Ludovic Bource)
En İyi Kostüm Tasarımı: The Artist (Mark Bridges)
En İyi Ses: Hugo (Philip Stockton, Eugene Gearty, Tom Fleischman, John Midgley)
En İyi Görsel Efekt: Harry Potter and the Deathly Hallows, Pt 2
En İyi Saç ve Makyaj: The Iron Lady (Mark Coulier, J. Roy Helland, Marese Langan)
En İyi Kısa Metraj Film: Pitch Black Heist
En İyi Kısa Metraj Animasyon: A Morning Stroll
En İyi Çıkış:  Tyrannosaur
İngiliz Sinemasına Katkı Özel Ödülü: John Hurt
Orange Yükselen Yıldız Ödülü: Adam Deacon

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Filmin sessiz olması senaryosu olmadığı anlamına gelmez.
Medical Jesus dedi ki…
Filmin senaryosundan ziyade senaryosunun olmayan özgünlüğünden dert yandım zaten.
Adsız dedi ki…
Filmin ana temasına takılmamak lazım; senaryo dediğimiz şey senin o ana temayı nasıl anlattığın, sahneleri nasıl çalıştığınla ilgilidir ve bu oyuncuların jest ve mimiklerinden masa üstündeki bir bardağın duruş yerine kadar gider. Bunların tümü senaryonun bir parçasıdır. O bağlamda jüri senaryoyu en iyi bulmuştur.

Ayrıca filmin genel başarımı da (kurgu, sinematografi, sanat yönetimi, oyuncu yönetimi) bu tür ödüllerde dikkate alınır. Senaryo ödülünü "en iyi filme" verirler.
Adsız dedi ki…
"Özgün senaryo" meselesine gelince; burada kabahat "Original Screenplay" terimini "Özgün Senaryo" olarak çevirende. "Özgün" kelimesi ister istemez insanda sanki dünyada bir ilk, denenmemiş olma hissi uyandırıyor. Aslında "Orijinal" ile kastedilen şey senaryonun uyarlama (herhangi bir kitaptan, dergiden, makaleden, belgeselden vb.) olmamasıdır, yoksa bunun özgünlükle falan ilgisi yoktur. Kişi bu tür yardımlar almadan senaryosunu yazmışsa bu Orijinal Senaryo olur ve Orijinal Senaryo kategorisi altında değerlendirilir. Diğer türden senaryolar için uyarlama senaryo (adapted screenplay) ödülü tesis edilmiştir.
Medical Jesus dedi ki…
Orijinal terimini özgün diye çevirmekte sorun yok zira kelimelerin kökenleri (origin=öz) birbirlerini tamamlar nitelikte. Özgünlükten yahut orijinallikten neyin kastedildiğini biliyorum, emin olabilirsin. The Artist'in olmayan özgünlüğünü ise en basitinden Singing in the Rain ile açıklayabiliriz. Daha önce defalarca işlenmiş bir masalı "aynı şekliyle" farklı bir isimde seyircinin önüne koymak -yazılı bir eserden uyarlanmasa dahi- ne kadar özgündür tartışılır. Bu durumda ne yazık ki sadece seyirciye nasıl aktarıldığı veya masadaki bardak gibi öğelere bakarak oy veren jürinin profesyonelliğini tartışmak gerekir. Zira o dediklerini barındıran ama üstelik "özgün" öykülere sahip ve başarılı diyaloglar içeren adaylar da mevcut. Senaryoyu bütün olarak ele alamadıktan sonra bir anlamı yok çünkü. The Artist'in senaryosunu tamamlayan tek şey müzikleri çünkü izleyiciye aktarılmak istenen şeylerde senaryoya yardım eden baskın başka bir şey yok o filmde. Bu bağlamda müzik ödülü haklı bir galibiyet olarak nitelendirilebilir ama senaryo için aynı açıdan bakmak sığlıktan öte değildir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Oscar Gecesi Programı

85. Akademi Ödülleri'nde kazananların açıklanacağı ödüllerin veriliş sıralaması sızdı. Spoiler olarak görenler varsa hiç bakmasın derim. Buyrunuz: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu En İyi Kısa Metraj Animasyon En İyi Animasyon En İyi Görüntü Yönetimi En İyi Görsel Efekt En İyi Kostüm Tasarımı En İyi Makyaj & Saç En İyi Kısa Metraj Film En İyi Kısa Metraj Belgesel En İyi Belgesel Yabancı Dilde En İyi Film En İyi Ses Miksajı En İyi Ses Kurgusu En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu En İyi Kurgu En İyi Yapım Tasarımı En İyi Özgün Müzik En İyi Özgün Şarkı En İyi Uyarlama Senaryo En İyi Özgün Senaryo En İyi Yönetmen En İyi Kadın Oyuncu En İyi Erkek Oyuncu En İyi Film

Rise of the Guardians (2012) Efsane Beşli

Dreamworks'ün en beğendiğim işinin (Shrek'i bir kenara koyarsak) How to Train Your Dragon olduğunu her defasında söylemişimdir. Ondan önce ya da sonra Dragon gibi bir atmosferi yakalayamayan animasyon şirketi; Kung Fu Panda, Puss in Boots ve Megamind gibi akıllara zarar işler yaptıktan sonra Rise of the Guardians ile bir kez daha hedef kitlesi olarak çocukları seçerek yanlış kararlara imza atıyor. Uyku perisi (sandman), diş perisi (tooth fairy), Noel Baba ve Paskalya Tavşanı'ndan oluşan dört kişilik bir muhafız ekibinin yüzyıllardır tüm dünyadaki çocukları korku ve kabuslara karşı korumasının ardından ortaya çıkan Karabasan (boogeyman) felaketine karşı bir araya gelmelerini, başa çıkamamaları üzerine de Jack Frost isimli bizim kültürümüzün pek de aşina olmadığı bir mit karakterinin de yardıma koşmasını izliyoruz Efsane Beşli'de (amma uzun oldu bu cümle). Aslında Dreamworks'ün iyi yaptığı bir şey var. Pixar'ın karakterlerinde göremediğimiz ve animasyon f...

Deathly Hallows: Part II

Zümrüdüanka Yoldaşlığı filminden itibaren Harry Potter serisinin yönetmen koltuğuna oturan David Yates, televizyonla adını biraz olsun duyurmuş ve sonrasında Potter ile ünlenmiş bir yönetmen. Kendisinin tek başarısı Primetime Emmy Ödülleri'nde kazandığı bir adaylıktan ibaret. Ta ki Deathly Hallows: Part I'a kadar. Her zaman en iyi Harry Potter filminin Prisoner of Azkaban olduğunu düşünmüşümdür. Usta yönetmen Alfonso Cuaron'un elinden çıkan film, diğer Potter filmlerinden daha farklı bir havaya aitti. Belki de bunun sebebi Voldemort'un yokluğudur, bilinmez, ama seriyi izleyen herkes Azkaban'ın farklı bir tadı olduğundan şüphesizdir.  Azkaban ile yarışacak bir Potter filmi geleceğini hiç düşünmezken birden, hiç beklemediğim bir yönetmen olan Yates'ten, Deathly Hallows'un ilk bölümü geldi. Sanki o zamana kadar çocuk filmi olarak tasarlanan seri birden yetişkin filmi olmuştu. Kitaba en sadık film olarak Potter tarihine geçen Bölüm I, izleyenlerden de oldukça ...