Ana içeriğe atla

Dupa dealuri (Beyond the Hills - 2012) Tepelerin Ardında

Bundan beş yıl önce 4 luni, 3 saptamâni si 2 zile (4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün) ile Altın Palmiye'yi kucaklayan Romanyalı yönetmen Cristian Mungiu'nun yeni filmi Dupa dealuri, yönetmenin çok ses getiren önceki filmi gibi iki kadını odağına alıyor. Kürtaj gibi hala tartışması yapılan bir mevzuda ele aldığı 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün gibi cesur bir filmin ardından Tepelerin Ardında'da işi biraz daha dini boyutlara getirerek dinin, dinsizliğin, sevginin ve umutların görünmeyen taraflarını bize sunuyor. Bir yandan sistem eleştirisi yapmayı da ihmal etmiyor.

Aynı yetimhanede büyüyen ve aralarındaki ilişki arkadaşlıktan da öte olan iki kızdan Voichita, Romanya'da bir manastırda rahibelik yapmaktadır. Onu ziyarete gelen eski dostu Alina ise arkadaşını alıp Almanya'ya gitme planları yapmaktadır. Bu sırada kalacak yeri olmadığından Voichita, manastırın rahibinden Alina'nın orada kalması için izin ister. Alina kalmasına kalacaktır ama bir yandan da arkadaşına karşı olan sevgisine ve arzularına yenik düşmemek için çaba sarf eder. Çabaları işe yaramaz ve ajistasyonun tavan yaptığı, sinir krizlerinin eşlik ettiği bol hezeyanlı bir döneme girer. Manastırdaki ahali ise Alina'nın içine şeytan girdiğini düşündükleri için onu bir ayine hazırlamaktadır. 

Filmin konusunu bu şekilde anlatınca ciddi anlamda gerilim dolu bir yapımın seyirciyi beklediği düşünülse de Tepelerin Ardında, aslında oldukça durağan ve yer yer seyirciyi bunaltan, yönetmenin bir takım gayeleri sebebiyle de belli başlı olayları beyazperdede tekrarlaması ile olay örgüsünden kopartan bir yapım. Yine de filmin genel izleyiciye hitap etmeme ihtimalini göz önünde bulundurduğumuzda bu durumun pek de can sıkıcı olduğunu söylemek doğru olmaz. Aksine anlatılmak ve gösterilmek istenenlere kafa yorulması durumunda bir hayli akıcı, bir yandan izlerken aynı anda gördüklerini yorumlamak için müsaade eden bir film yaratmış Mungiu. Din gibi hassas bir konuyu elen alan yönetmen, bu olguyu ve inanışları yerin dibine sokmayı ya da yüceltmeyi tercih etmek yerine insanın var oluştan süregelen özellikleri ve iç benliğinin din olgusu üzerinden yansımalarını anlatmayı seçmiş. Filmde yapılan ayin ile oldukça katı gözüken rahip ve davranışlarına anlam verilemeyen rahibelerin yaptıkları şeylerin tasvir biçimi aslında koruyuculuktan ve merhametten yola çıkılarak yorumlanınca film hakkında çok daha farklı yargılara varılabiliyor. Bu insanların yaptıkları tüm eylemlerin sonuçlarına baktığımızda insan yaşamının değerini bir kez daha sorgulayan bir Mungiu görüyoruz karşımızda. Kendisinin kaygıları filmin içine oldukça yedirildiğinden, öyküsünü belli bir sona bağlamaktan da kaçınıyor.

Cannes Film Festivali'nde hem en iyi senaryo ödülünü kazanan, hem de iki başrol oyuncusuna (Cosmina Stratan ve Cristina Flutur) en iyi kadın oyuncu ödülünü kucaklatan Tepelerin Ardında, Balkan sinemasının atmosferi soğuk filmlerinin tüm özelliklerini taşıyan başarılı bir dram örneği. Mantıki açıdan bakıldığında trajikomik yanlarının olduğunu bir kenara koyarsak amacını fazlasıyla yerine getiriyor. Filmin Romanya adına Oscar yarışına dahil olacağını da hatırlatalım.

Puan: 8/10

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Oscar Gecesi Programı

85. Akademi Ödülleri'nde kazananların açıklanacağı ödüllerin veriliş sıralaması sızdı. Spoiler olarak görenler varsa hiç bakmasın derim. Buyrunuz: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu En İyi Kısa Metraj Animasyon En İyi Animasyon En İyi Görüntü Yönetimi En İyi Görsel Efekt En İyi Kostüm Tasarımı En İyi Makyaj & Saç En İyi Kısa Metraj Film En İyi Kısa Metraj Belgesel En İyi Belgesel Yabancı Dilde En İyi Film En İyi Ses Miksajı En İyi Ses Kurgusu En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu En İyi Kurgu En İyi Yapım Tasarımı En İyi Özgün Müzik En İyi Özgün Şarkı En İyi Uyarlama Senaryo En İyi Özgün Senaryo En İyi Yönetmen En İyi Kadın Oyuncu En İyi Erkek Oyuncu En İyi Film

Rise of the Guardians (2012) Efsane Beşli

Dreamworks'ün en beğendiğim işinin (Shrek'i bir kenara koyarsak) How to Train Your Dragon olduğunu her defasında söylemişimdir. Ondan önce ya da sonra Dragon gibi bir atmosferi yakalayamayan animasyon şirketi; Kung Fu Panda, Puss in Boots ve Megamind gibi akıllara zarar işler yaptıktan sonra Rise of the Guardians ile bir kez daha hedef kitlesi olarak çocukları seçerek yanlış kararlara imza atıyor. Uyku perisi (sandman), diş perisi (tooth fairy), Noel Baba ve Paskalya Tavşanı'ndan oluşan dört kişilik bir muhafız ekibinin yüzyıllardır tüm dünyadaki çocukları korku ve kabuslara karşı korumasının ardından ortaya çıkan Karabasan (boogeyman) felaketine karşı bir araya gelmelerini, başa çıkamamaları üzerine de Jack Frost isimli bizim kültürümüzün pek de aşina olmadığı bir mit karakterinin de yardıma koşmasını izliyoruz Efsane Beşli'de (amma uzun oldu bu cümle). Aslında Dreamworks'ün iyi yaptığı bir şey var. Pixar'ın karakterlerinde göremediğimiz ve animasyon f...

Deathly Hallows: Part II

Zümrüdüanka Yoldaşlığı filminden itibaren Harry Potter serisinin yönetmen koltuğuna oturan David Yates, televizyonla adını biraz olsun duyurmuş ve sonrasında Potter ile ünlenmiş bir yönetmen. Kendisinin tek başarısı Primetime Emmy Ödülleri'nde kazandığı bir adaylıktan ibaret. Ta ki Deathly Hallows: Part I'a kadar. Her zaman en iyi Harry Potter filminin Prisoner of Azkaban olduğunu düşünmüşümdür. Usta yönetmen Alfonso Cuaron'un elinden çıkan film, diğer Potter filmlerinden daha farklı bir havaya aitti. Belki de bunun sebebi Voldemort'un yokluğudur, bilinmez, ama seriyi izleyen herkes Azkaban'ın farklı bir tadı olduğundan şüphesizdir.  Azkaban ile yarışacak bir Potter filmi geleceğini hiç düşünmezken birden, hiç beklemediğim bir yönetmen olan Yates'ten, Deathly Hallows'un ilk bölümü geldi. Sanki o zamana kadar çocuk filmi olarak tasarlanan seri birden yetişkin filmi olmuştu. Kitaba en sadık film olarak Potter tarihine geçen Bölüm I, izleyenlerden de oldukça ...