Ana içeriğe atla

Born This Way

İlk albümünün çıkış parçası Just Dance ile piyasaya sürülüş tarihinden neredeyse 1 yıl sonra zirveye oturan Lady Gaga'nın üçüncü stüdyo albümü Born This Way'i sonunda tamamen dinleyebildim. The Fame albümü ve Fame Monster EP'sinden çıkardığı teklileri bir hayli beğenerek dinlediğim Gaga'nın Born This Way'i için pek iyi yorumlarım yok diyebilirim.


Albüm 1 milyon barajını aşsın diye Amazon'da 1 Dolar'a satılması, Gaga'nın bizzat müzik marketlerden beşer onar kendi albümünü satın alması gibi satış hileleri ile baştan kendinden ve sanatçısından soğutan albüm, eski güzel şeylerin hatrına dinlenebilir. Albümle aynı adı taşıyan ilk tekli Born This Way'in (8/10), Madonna'nın Express Yourself ile olan benzerliği artık unutulmuş olsa da şarkının güzelliği konusunda söylenecek pek söz yok. Öyle ki şarkı, Billboard Hot 100 listesine 1 numaradan girdi ve aralıksız tam 6 hafta zirvede kaldı -ki bu bir rekor anlamına geliyor.

Born This Way'in ardından piyasaya sürülen Judas'ın (8/10), Gaga'nın Hot 100'de 1 numaraya ulaşamamış muhteşem şarkısı Bad Romance'e olan benzerliği ilgi çekse de bu, albümün en güzel iki parçasından biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Çok kısa bir süre sonra çıkan üçüncü tekli The Edge of Glory (6/10), Judas'ın elde edemediği liste başarısını elde etse bile bence Gaga'ya yakışan bir parça değil. 

Albümün tamamını dinleyenler çok iyi bilir, tüm şarkılar aynı tempoda ilerliyor. Hatta bazen öyle garip oluyorsunuz ki şarkıları karıştırıyorsunuz, o derece tekdüze ritme sahip bir ezgiye sahip Born This Way. Açılış şarkısı Marry the Night (5/10), Government Hooker (5/10), Hair (5/10) ve Yoü & I (5/10) "dinlenebilir ama işe yaramaz" şarkılar olarak karşımıza çıkıyor. Americano (4/10), Scheiße (4/10), Bloody Mary (4/10) ve Electric Chapel (4/10) yukarıdaki dörtlüden hallice olmakla birlikte Highway Unicorn (3/10) ve Heavy Metal Lover (3/10) uzak durulması gereken şarkılar.

Müzik eleştirmenleri albümü "kötü değil" diye yorumlasa da ben aradığımı bulamadım. Bu albümdeki hiçbir şarkı Bad Romance, Telephone, Just Dance, Poker Face, Paparazzi gibi hitlerin yanından geçebilecek kapasitede değil. Sonuç olarak, ortalama usülü 4.7'den yuvarlamaca 5/10 veriyorum Born This Way'e. Sadece Judas ve Born This Way'i dinleyerek uzun vakit geçireceğim anlaşılan.

Not: Albüm kapağının kalitesizliğinden ve çirkinliğinden bahsetmedim bile.

Yorumlar

Vezire P. dedi ki…
Lady Gaga albüm çıkmadan önce 10 yılın albümü olacak demişti ama bende beklediğimi bulamadım.Born This Way albümünü konusunda görüşlerinize gerçekten katılıyorum. Güzel bir pot olmuş.


http://vezirep.blogspot.com/
Pastafaryan dedi ki…
Oysa ben Yoü&I, Government Hooker ve Americano şarkılarının Born This Way ve Judas'ın gölgesinde kalmış, çok güzel şarkılar olduklarını düşünmüştüm. 5/10 biraz acımasız olmuş bence. Ya da şöyle diyeyim, sanırım Lady GaGa beklentiyi çok yükseltti.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Oscar Gecesi Programı

85. Akademi Ödülleri'nde kazananların açıklanacağı ödüllerin veriliş sıralaması sızdı. Spoiler olarak görenler varsa hiç bakmasın derim. Buyrunuz: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu En İyi Kısa Metraj Animasyon En İyi Animasyon En İyi Görüntü Yönetimi En İyi Görsel Efekt En İyi Kostüm Tasarımı En İyi Makyaj & Saç En İyi Kısa Metraj Film En İyi Kısa Metraj Belgesel En İyi Belgesel Yabancı Dilde En İyi Film En İyi Ses Miksajı En İyi Ses Kurgusu En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu En İyi Kurgu En İyi Yapım Tasarımı En İyi Özgün Müzik En İyi Özgün Şarkı En İyi Uyarlama Senaryo En İyi Özgün Senaryo En İyi Yönetmen En İyi Kadın Oyuncu En İyi Erkek Oyuncu En İyi Film

Rise of the Guardians (2012) Efsane Beşli

Dreamworks'ün en beğendiğim işinin (Shrek'i bir kenara koyarsak) How to Train Your Dragon olduğunu her defasında söylemişimdir. Ondan önce ya da sonra Dragon gibi bir atmosferi yakalayamayan animasyon şirketi; Kung Fu Panda, Puss in Boots ve Megamind gibi akıllara zarar işler yaptıktan sonra Rise of the Guardians ile bir kez daha hedef kitlesi olarak çocukları seçerek yanlış kararlara imza atıyor. Uyku perisi (sandman), diş perisi (tooth fairy), Noel Baba ve Paskalya Tavşanı'ndan oluşan dört kişilik bir muhafız ekibinin yüzyıllardır tüm dünyadaki çocukları korku ve kabuslara karşı korumasının ardından ortaya çıkan Karabasan (boogeyman) felaketine karşı bir araya gelmelerini, başa çıkamamaları üzerine de Jack Frost isimli bizim kültürümüzün pek de aşina olmadığı bir mit karakterinin de yardıma koşmasını izliyoruz Efsane Beşli'de (amma uzun oldu bu cümle). Aslında Dreamworks'ün iyi yaptığı bir şey var. Pixar'ın karakterlerinde göremediğimiz ve animasyon f...

Deathly Hallows: Part II

Zümrüdüanka Yoldaşlığı filminden itibaren Harry Potter serisinin yönetmen koltuğuna oturan David Yates, televizyonla adını biraz olsun duyurmuş ve sonrasında Potter ile ünlenmiş bir yönetmen. Kendisinin tek başarısı Primetime Emmy Ödülleri'nde kazandığı bir adaylıktan ibaret. Ta ki Deathly Hallows: Part I'a kadar. Her zaman en iyi Harry Potter filminin Prisoner of Azkaban olduğunu düşünmüşümdür. Usta yönetmen Alfonso Cuaron'un elinden çıkan film, diğer Potter filmlerinden daha farklı bir havaya aitti. Belki de bunun sebebi Voldemort'un yokluğudur, bilinmez, ama seriyi izleyen herkes Azkaban'ın farklı bir tadı olduğundan şüphesizdir.  Azkaban ile yarışacak bir Potter filmi geleceğini hiç düşünmezken birden, hiç beklemediğim bir yönetmen olan Yates'ten, Deathly Hallows'un ilk bölümü geldi. Sanki o zamana kadar çocuk filmi olarak tasarlanan seri birden yetişkin filmi olmuştu. Kitaba en sadık film olarak Potter tarihine geçen Bölüm I, izleyenlerden de oldukça ...