Ana içeriğe atla

Oscar'ın Ardından: Kırmızı Halı ve Tören

Ödül töreninden 2,5 saat önce başlayan ve bazı ünlülerin cidden 2,5 saat boyunca milim milim yürüdüğü kırmızı halı töreni bu sene ödül töreni gibi biraz soluk geçti. Aday olmayan Hollywood ünlülerinin bu halıdan neden geçirilmediğini hala anlayamamış olsam da orada bir Angelina Jolie, bir Jennifer Lopez, bir Meryl Streep, bir Brad Pitt eksikliği vardı. Aslında bu dört ismin kırmızı halıda olması pek çok adayı gölgede bırakacağından böyle bir seçim yapılıyor olabilir misal ama şu da bir gerçek ki kırmızı halının görkemli olmasının sebeplerinden biri bu yıldızların oraya ayak basmasıdır.

Annette Bening
Herkesin aksine Nicole Kidman'ın kıyafet seçimini ben oldukça beğendim. Modadan anlamayan biri olarak bunu düşünmem olağan karşılanabilir belki. Halının diğer ilgimi çeken isimleri Hailee Steinfeld, Jennifer Lawrence, Melissa Leo (yine pek çok kişi beğenmedi kendisini), Natalie Portman ve Cate Blanchett oldu. Annette Bening'in yaşına uygun, Oscarı kucaklamaya gelmişçesine giydiği kıyafeti göz kamaştırsa da Portman'ın kıyafetinin gölgesinde kaldığı aşikar idi.

Erkekler konusunda pek yorum yapmaya gerek yok sanırım zira kırmızı halıda gördüğüm en farklı erkek 2 sene önce Mickey Rourke idi. Haklılar tabii, giyecek pek fazla seçenekleri yok. Rengi de değiştiremiyorlar çünkü en resmi ve şık renk siyah. Bunlara rağmen kırmızı halıda görünce dikkatimi çeken isimler olmadı değil: Zachary Levi (saçları çok iyi olmuş böyle, uzatmasın), Colin Firth ve Gareth Unwin (soyadına rağmen ödülü kucakladı, eheh).

Yukarıda da belirttiğim gibi törenin kendisi de kırmızı halı kadar sıkıcıydı lakin bu yine de en çok güldüğüm Oscar törenlerinden biri olmadığı anlamına gelmiyordu. Aday filmlere göz kırpan muhteşem bir parodi ile açılan şov, Anne Hathaway ve James Franco'nun hafif komik şovuyla devam etti: Büyükanneler, akrabalar, çoluk çocuk... En çok The King's Speech'e yapılan göndermeye bayıldığım parodiye tekrar göz atıp gülmek isteyenler için:


Franco ve Hathaway tören sırasında pek gözükmese de Franco'nun "bitse de gitsek" modundan bir türlü çıkamayışı, Hathaway fazla sevimli konuşmaları ve seyirciyi eğlendirmeye yönelik hareketlerinin yeterli miktarda olmayışı tarafımdan eksi not aldı. Kendilerine rağmen ödül sunan isimler oldukça başarılı bir seçimle ortaya çıkmış olacak ki Kirk Dougles, Steven Spielberg, Sandra Bullock gibi isimler beni fazlasıyla mutlu etti. 

Oyuncu kategorilerinde adayları geçmiş yıllardan seçilen 5 farklı yıldız oyuncunun tanıtması eyleminin son bulması ve sene içindeki farklı türlerden filmlerin kolaj halinde sunulması olaylarının çıkarılması törenin sıkıcılığını az da olsa gidermeye yetti. Scenic transition dedikleri Gone With the Wind, The Lord of the Rings, Chinese Theatre, ilk yayınlanan Oscar töreni gibi Hollywood tarihindeki önemli noktalara ayak basan görseller oldukça başarılıydı. Bunlardan en görkemlisi ise şüphesiz Cate Blanchett'ın en iyi kostüm tasarımı ödülünü vermek üzere sahneye çıkarken onlarca ekrandan Lord of the Rings parlaması ve arkada filmin jenerik müziği oldu. Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 ve The Social Network'ü de içeren rap/dance/club müzikali de izleyenleri memnun eden bir diğer ögeydi.

Teması scenic transition'lardan oluşan 83. Oscar Ödülleri, görsel anlamda şu ana kadar izlediğim en muhteşem tören oldu, umarım bu scenic transition olayını abartmadan arada bir önümüze koyarlar. 3'ü Oscar olmak üzere toplam 7 ödül töreninde bana eşlik eden sevgili Emre Eminoğlu ve Tom Hooper'ın yönetmen ödülünü kazanması durumunda kendisine yemek ısmarlayacağımı söyleyip şu an doyurmam gereken bir karna sahip olan Onur Adıgüzel'e gecemi ayrı bir koldan güzel kıldıkları için teşekkür ediyorum. 

84. Oscar Ödülleri'nde daha iyi sunucular ve görsellikle istikrar görmek umuduyla...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Oscar Gecesi Programı

85. Akademi Ödülleri'nde kazananların açıklanacağı ödüllerin veriliş sıralaması sızdı. Spoiler olarak görenler varsa hiç bakmasın derim. Buyrunuz: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu En İyi Kısa Metraj Animasyon En İyi Animasyon En İyi Görüntü Yönetimi En İyi Görsel Efekt En İyi Kostüm Tasarımı En İyi Makyaj & Saç En İyi Kısa Metraj Film En İyi Kısa Metraj Belgesel En İyi Belgesel Yabancı Dilde En İyi Film En İyi Ses Miksajı En İyi Ses Kurgusu En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu En İyi Kurgu En İyi Yapım Tasarımı En İyi Özgün Müzik En İyi Özgün Şarkı En İyi Uyarlama Senaryo En İyi Özgün Senaryo En İyi Yönetmen En İyi Kadın Oyuncu En İyi Erkek Oyuncu En İyi Film

Rise of the Guardians (2012) Efsane Beşli

Dreamworks'ün en beğendiğim işinin (Shrek'i bir kenara koyarsak) How to Train Your Dragon olduğunu her defasında söylemişimdir. Ondan önce ya da sonra Dragon gibi bir atmosferi yakalayamayan animasyon şirketi; Kung Fu Panda, Puss in Boots ve Megamind gibi akıllara zarar işler yaptıktan sonra Rise of the Guardians ile bir kez daha hedef kitlesi olarak çocukları seçerek yanlış kararlara imza atıyor. Uyku perisi (sandman), diş perisi (tooth fairy), Noel Baba ve Paskalya Tavşanı'ndan oluşan dört kişilik bir muhafız ekibinin yüzyıllardır tüm dünyadaki çocukları korku ve kabuslara karşı korumasının ardından ortaya çıkan Karabasan (boogeyman) felaketine karşı bir araya gelmelerini, başa çıkamamaları üzerine de Jack Frost isimli bizim kültürümüzün pek de aşina olmadığı bir mit karakterinin de yardıma koşmasını izliyoruz Efsane Beşli'de (amma uzun oldu bu cümle). Aslında Dreamworks'ün iyi yaptığı bir şey var. Pixar'ın karakterlerinde göremediğimiz ve animasyon f...

Deathly Hallows: Part II

Zümrüdüanka Yoldaşlığı filminden itibaren Harry Potter serisinin yönetmen koltuğuna oturan David Yates, televizyonla adını biraz olsun duyurmuş ve sonrasında Potter ile ünlenmiş bir yönetmen. Kendisinin tek başarısı Primetime Emmy Ödülleri'nde kazandığı bir adaylıktan ibaret. Ta ki Deathly Hallows: Part I'a kadar. Her zaman en iyi Harry Potter filminin Prisoner of Azkaban olduğunu düşünmüşümdür. Usta yönetmen Alfonso Cuaron'un elinden çıkan film, diğer Potter filmlerinden daha farklı bir havaya aitti. Belki de bunun sebebi Voldemort'un yokluğudur, bilinmez, ama seriyi izleyen herkes Azkaban'ın farklı bir tadı olduğundan şüphesizdir.  Azkaban ile yarışacak bir Potter filmi geleceğini hiç düşünmezken birden, hiç beklemediğim bir yönetmen olan Yates'ten, Deathly Hallows'un ilk bölümü geldi. Sanki o zamana kadar çocuk filmi olarak tasarlanan seri birden yetişkin filmi olmuştu. Kitaba en sadık film olarak Potter tarihine geçen Bölüm I, izleyenlerden de oldukça ...