Ana içeriğe atla

Oscar'a Doğru #2: Inception

Yönetmen: Christopher Nolan
Senaryo: Christopher Nolan
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Joseph Gordon-Levitt, Ellen Page, Marion Cotillard, Tom Hardy, Michael Caine

2008 yılında, çektiği ikinci Batman filmi olan Dark Knight ile adından hiç olmadığı kadar söz ettiren  Christopher Nolan’ın aslında kariyeri oldukça başarılı: Memento, Insomnia, Batman Begins, The Prestige, The Dark Knigt, Inception.
Şahsi kanımca kariyerindeki en iyi filme geçtiğimiz sene Inception’la imza atan Nolan, Akademi’nin pek de sevmediği bir sinemacı. 10 yıl önce Memento ile sadece senaryo dalında aday gösterilmiş, 2009’da ise pek çok kişiye göre senenin en iyisi olan The Dark Knight ile senaryo, yönetmen, film kategorilerinde -şaşılası bir şekilde- görmezden gelinmişti. Bunların yanında 8 dalda Oscar adayı The Dark Knight, geceden sadece 2 ödülle döndüğünde Akademi’ye duyulan saygı biraz daha azalmıştı. (2010 yılında Akademi bunun farkına varmış olacak ki En İyi Film kategorisinde yarışan film sayısını 5’ten 10’a çıkardı.)
Daha Inception vizyona girmeden, senenin en iddialı yapımlarından biri olmuştu. Vizyona girdikten sonra da –beklendiği üzere- ABD’de 300 milyon dolara yakın hâsılat yaptı. 


Dream within a dream. Rüya içinde rüya. Gerçi Inception için rüyanın içindeki rüyanın içindeki rüya demek daha doğru olur. Film, oyuncularından senaryosuna, kurgusundan görüntüsüne, sesinden müziklerine her şeyi ile oldukça ihtişamlı. Ellen Page’in ukala kız rolü, kendisine kazara hamile kalan küçük kız rolünden sonra pek bir yakışsa da Marion Cotillard’ın Page’den daha çok parladığı kesin bu filmde. Yardımcı kadın oyuncu kategorisinde Oscar’a aday gösterilmesini beklemiştim filmi izledikten sonra ama ne yazık ki liste dışı kaldı Marion.
Filmin senaryosu bilindiği üzere Nolan’a ait. Yönettiği filmlerin senaryosuna el atmadan duramayan Nolan, bu sefer ipleri tek başına göğüsledi.
Senaryoyu ise kurgu ve görüntü tamamlıyor. Rüyalar arası geçişler, Mal’un ortaya çıktığı her an, filmin sonu ile başı karmaşası ve başlı başına filmin finali; bir editörün yapabileceğinden fazlasını içeriyor. Doğru kamera açısı, görüntünün alındığı nokta ve efektlerin alımı ise sinematografisi oldukça güçlü bir filmle baş başa bırakıyor bizi.
Filmin müziklerini ünlü besteci Hans Zimmer yaptı. 9 kez Oscar’a aday gösterilen Zimmer, sadece The Lion King ile heykelciğe kavuşmuştu. 

Oscar adaylıkları (8): En iyi film, en iyi özgün senaryo, en iyi sanat yönetimi, en iyi görüntü yönetimi, en iyi film müziği, en iyi ses kurgusu, en iyi ses miksajı, en iyi görsel efekt

Oscar yorumları ve tahminleri: Şüphesiz Nolan’ın “bir kez daha” en iyi yönetmen kategorisinde Oscar’a aday gösterilmemesi bu senenin en büyük Oscar şokuydu. The Dark Knight Rises nasıl olur bilmem ama eğer ki -Nolan’ın her filmi gibi- iyi olursa Akademi’nin bir kez daha aynı hataya düşeceğini sanmıyorum.
En güçlü rakibi The King’s Speech’i özgün senaryo kategorisinde alt ederse sebebi Akademi’nin Nolan’a bir özrü diye nitelendiririm; lakin PGA, DGA ve SAG’ı alan The King’s Speech WGA’yı da alırsa Inception’ın hiç şansı yok.
En iyi görüntü yönetimi kategorisinde en güçlü rakibi True Grit’in ödülü kucaklayacağını düşünmekle beraber en iyi ses kurgusu, en iyi ses miksajı ve en iyi görsel efekt heykelciklerini tartışmasız kazanacağını öngörüyorum. En iyi kurgu kategorisinde aday gösterilmemesi, en iyi film ödülünü almayacağını işaret ederken pek çok kişi için ciddi anlamda hayal kırıklığı oldu.
Sanat yönetimi kategorisi bir hayli karışık: True Grit, The King’s Speech, Alice in Wonderland, Harry Potter. True Grit ya da The King’s Speech’in alacağını düşündüğümden bu kategoride de şans tanımıyorum Inception’a. Film müziği kategorisinde Hans Zimmer’nın The Social Network’e yenik düşeceği aşikar gibi bir şey.

Oscar’ı alır: En iyi ses kurgusu, en iyi ses miksajı, en iyi görsel efekt
Şansı var: En iyi sanat yönetimi, en iyi özgün senaryo, en iyi özgün müzik, en iyi görüntü yönetimi
Hiç şansı yok: En iyi film

Şimdiye kadar ne kazandı: 2 film, 7 yönetmen, 9 senaryo, 2 film müziği, 4 görüntü yönetimi, 2 görsel efekt, 3 kurgu, 2 sanat yönetimi ödülü

2010 Kişisel Oscar Listem: #2 (9.4/10)

Yorumlar

MeneS dedi ki…
Açıkçası bu konular hakkında çok bilgim yok Burak. Ama şunu sormak istiyorum (filmden bağımsız olarak) : Geçen seneki Oscar ödülleri hakkında ne düşünüyorsun? Çok net bir soru eheh
Onun dışında ailecek takip etmeye başladık blogu. Yok yalan söyledim , bizim aileden bir tek ben okuyorum.
Medical Jesus dedi ki…
Öncelikle teşekkürler! Geçen sene hakkında pek olumlu eleştirilerim yok: En iyi film, en iyi özgün senaryo, en iyi uyarlama senaryo kategorilerinde haketmeyenler aldı diyorum. Yönetmen-film ayrımı yapabilirlerdi çünkü Avatar'ın cidden geçen senenin en iyisi olduğunu düşünüyorum. Avatar'dan sonra ise Inglorious Basterds gelir muhtemelen, The Hurt Locker değil. Amerikanların milliyetçiliğine kurban gitti geçtiğimiz sene. Bu sene umarım hak eden kazanacak ama. Kısaca böyle. :)
Manolya dedi ki…
Academy Awards'ın bu tarz filmlere karşı bir alerjisi var. Drama yapıyorsan heykelciği alırsın ama iş sci-fi, action filmlerine geldi mi nedense pek umursamıyorlar sanki.
Nolan bence günümüzün en başarılı yönetmenlerinden biri şu an hakkı verilmiyor. Bakalım ilerde ne olacak?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Oscar Gecesi Programı

85. Akademi Ödülleri'nde kazananların açıklanacağı ödüllerin veriliş sıralaması sızdı. Spoiler olarak görenler varsa hiç bakmasın derim. Buyrunuz: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu En İyi Kısa Metraj Animasyon En İyi Animasyon En İyi Görüntü Yönetimi En İyi Görsel Efekt En İyi Kostüm Tasarımı En İyi Makyaj & Saç En İyi Kısa Metraj Film En İyi Kısa Metraj Belgesel En İyi Belgesel Yabancı Dilde En İyi Film En İyi Ses Miksajı En İyi Ses Kurgusu En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu En İyi Kurgu En İyi Yapım Tasarımı En İyi Özgün Müzik En İyi Özgün Şarkı En İyi Uyarlama Senaryo En İyi Özgün Senaryo En İyi Yönetmen En İyi Kadın Oyuncu En İyi Erkek Oyuncu En İyi Film

Rise of the Guardians (2012) Efsane Beşli

Dreamworks'ün en beğendiğim işinin (Shrek'i bir kenara koyarsak) How to Train Your Dragon olduğunu her defasında söylemişimdir. Ondan önce ya da sonra Dragon gibi bir atmosferi yakalayamayan animasyon şirketi; Kung Fu Panda, Puss in Boots ve Megamind gibi akıllara zarar işler yaptıktan sonra Rise of the Guardians ile bir kez daha hedef kitlesi olarak çocukları seçerek yanlış kararlara imza atıyor. Uyku perisi (sandman), diş perisi (tooth fairy), Noel Baba ve Paskalya Tavşanı'ndan oluşan dört kişilik bir muhafız ekibinin yüzyıllardır tüm dünyadaki çocukları korku ve kabuslara karşı korumasının ardından ortaya çıkan Karabasan (boogeyman) felaketine karşı bir araya gelmelerini, başa çıkamamaları üzerine de Jack Frost isimli bizim kültürümüzün pek de aşina olmadığı bir mit karakterinin de yardıma koşmasını izliyoruz Efsane Beşli'de (amma uzun oldu bu cümle). Aslında Dreamworks'ün iyi yaptığı bir şey var. Pixar'ın karakterlerinde göremediğimiz ve animasyon f...

Deathly Hallows: Part II

Zümrüdüanka Yoldaşlığı filminden itibaren Harry Potter serisinin yönetmen koltuğuna oturan David Yates, televizyonla adını biraz olsun duyurmuş ve sonrasında Potter ile ünlenmiş bir yönetmen. Kendisinin tek başarısı Primetime Emmy Ödülleri'nde kazandığı bir adaylıktan ibaret. Ta ki Deathly Hallows: Part I'a kadar. Her zaman en iyi Harry Potter filminin Prisoner of Azkaban olduğunu düşünmüşümdür. Usta yönetmen Alfonso Cuaron'un elinden çıkan film, diğer Potter filmlerinden daha farklı bir havaya aitti. Belki de bunun sebebi Voldemort'un yokluğudur, bilinmez, ama seriyi izleyen herkes Azkaban'ın farklı bir tadı olduğundan şüphesizdir.  Azkaban ile yarışacak bir Potter filmi geleceğini hiç düşünmezken birden, hiç beklemediğim bir yönetmen olan Yates'ten, Deathly Hallows'un ilk bölümü geldi. Sanki o zamana kadar çocuk filmi olarak tasarlanan seri birden yetişkin filmi olmuştu. Kitaba en sadık film olarak Potter tarihine geçen Bölüm I, izleyenlerden de oldukça ...