Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

John Waters & Divine Dosyası

"John Waters (nam-ı diğer kusmuk prensi), 50’li yıllarda Baltimore’da çocukluğunu geçirirken akranlarından farklı olduğu aşikar bir çocuktur. Şiddete bağımlı biri olduğu söylenen Waters, yıllar sonra bunu Hollywood’un en aykırı yönetmenlerinden biri olduğu zaman zaten kanıtlayacaktı. 60’lı yılların ortasında sessiz filmler yapar ve bu filmleri Baltimore’daki kiliselerde gösterir. Filmlerinin konusu sürprizlere açıldıkça seyirci kitlesi de genişler ve 70’lerin başlarında gece sinemalarında gösterilen eserler vermeye başlar. Fakat asıl şöhreti “an exercise in bad taste” diye tanımladığı, 1972 tarihli Pink Flamingos ile elde eder. Travesti Divine’la olan bu işbirliği, yakın arkadaşlıklarını daha da ilerletmeye ve birlikte daha pek çok film yapmalarına sebep olacaktır. Düşük bütçeleri filmler yaparak ilgiyi üstüne çekmeye devam eden Waters’ın kariyeri, 1988’de yaptığı müzikal Hairspray ile Hollywood’a açılmasıyla değişecektir..." Yazının tamamını okumak için tıklayın .

Kieslowski Dosyası: Trois Couleurs Üçlemesi

"1996 yılında kaybettiğimiz Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski, kariyerine 60’lı yılların sonunda televizyonda çalışarak başladı. Önceleri sinema okuluna başvurusu iki kez geri çevrilen fakat üçüncüde kabul edilmeyi başaran Kieslowski, televizyon filmleri ve belgeseller üzerinden ilerleyen kariyerine 1976 yılında yaptığı The Scar ile bir yenilik getirerek ilk uzun metrajlı filmini çekti. 1978’de ün salmış belgesel From a Night Porter’s Point of View’i seyircinin beğenisine sunduktan bir yıl sonra Camera Buff’ı çekerek hem kendi ülkesinde hem de dünya çapında büyük başarı yakaladı. Bugün bu kadar ünlü olmasının sebebi ise ölmeden birkaç yıl evvel çektiği üç renk üçlemesidir. Üçlemenin ilk filmi Blue ile Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan dahil 7 ödül kazanarak rekor kıran yönetmen, ikinci film White ile Berlin Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü kucakladı. Son filmi Red ise ona Oscar ödüllerinde en iyi yönetmen ve en iyi senaryo (Krzysztof Piesiewicz ile bir...

Andrei Zvyagintsev Özel Dosyası

Andrey Tarkovskiy’nin veliahdı olarak görülen, milenyumla birlikte Rus sinemasının dünyada bir kez daha şahlanışına öncülük etmiş bir isim Andrei Zvyagintsev. Oyunculuk okulundan mezun olduktan sonra 90’lı yılların başında Moskova’ya gelen fakat aradığını bulamayan Zvyangintsev, milenyuma kadar çeşitli televizyon yapımlarına imza atsa da adından söz ettirememiş. Daha sonra bir arkadaşının teklifi ile bağımsız bir film şirketinde yönetmen olarak işe başlayan usta isim, böylelikle kendisinin uluslar arası arenada bir ilah olarak görülmesine sebep olacak ilk filmi Vozvrashchenie’yi (The Return) çekme imkanı bulmuş. Düşük bütçesine rağmen devasa bir başarı öyküsüne dönüşen film, 2003 yılında Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan dahil toplamda beş ödül kazanarak yıllardır hatıralardan silinmiş olan Rus sinemasını tekrar hak ettiği konuma yükseltmiş. Ülkesine döndüğü zaman bir kahraman gibi karşılanan ve Vozvrashchenie’yi çekerken söylediği “yüz kişi izlese yeter” cümlesinin aksine mi...