"John Waters (nam-ı diğer kusmuk prensi), 50’li yıllarda Baltimore’da çocukluğunu geçirirken akranlarından farklı olduğu aşikar bir çocuktur. Şiddete bağımlı biri olduğu söylenen Waters, yıllar sonra bunu Hollywood’un en aykırı yönetmenlerinden biri olduğu zaman zaten kanıtlayacaktı. 60’lı yılların ortasında sessiz filmler yapar ve bu filmleri Baltimore’daki kiliselerde gösterir. Filmlerinin konusu sürprizlere açıldıkça seyirci kitlesi de genişler ve 70’lerin başlarında gece sinemalarında gösterilen eserler vermeye başlar. Fakat asıl şöhreti “an exercise in bad taste” diye tanımladığı, 1972 tarihli Pink Flamingos ile elde eder. Travesti Divine’la olan bu işbirliği, yakın arkadaşlıklarını daha da ilerletmeye ve birlikte daha pek çok film yapmalarına sebep olacaktır. Düşük bütçeleri filmler yaparak ilgiyi üstüne çekmeye devam eden Waters’ın kariyeri, 1988’de yaptığı müzikal Hairspray ile Hollywood’a açılmasıyla değişecektir..." Yazının tamamını okumak için tıklayın .